29 Ekim 2007 Pazartesi

İnançlı Kiwi!



Keşke ben de bu kadar inançlı olabilseydim a.k.......

21 Ekim 2007 Pazar

Yıllar Sonra...

Feysbuk'tan bulmuştu ilkokul arkadaşını. Önce bir iki sanal sarılma, bir iki yaprak sarma, eski günleri anma... Sonra da görüşme kararı alma.
Bir kafede buluşacaklardı ertesi gün. Sessiz, sakin, hoş müzik çalan bir yer bulmak için 3 saat dolaştı oğlan. En sonunda idare eder bir mekan bulabildi, fazla sevişgen çiftler vardı ama olsundu, belki onlar da sevişme ihtiyacı duyacaklardı. Gerçi toplum içinde sevişme olayına karşı bir insandı çocuk. O yüzden de, 'belki kafede rahat edemeyip evime geliriz' deyip alışveriş ve temizlik yaptı. "Acaba prezervatifi kutu olarak değil de, 3-5 tane olarak mı alsaydım? Bir daha böyle bir fırsat yakalayabilecek miyim ki?" diye düşünürken telefon çaldı...
Kız: Merhaba chuju, benSelma.
chuju: Aaa, merhaba Selma, ben de tam seni düşünüyordum. Ne yapıyorsun?
Selma: Hiiç, ne yapayım. Temizlik yapıyorum işte, biraz da alışveriş yaptım. Şu kauçuk şeylerden aldım... Neydi adı ya?
chuju: Prezervatif mi? (Aha, demek onun evine gideceğiz, ulan boşuna temizlik yaptık ha!)
Selma: Hayır be salak! Hani musluklara takılıyor ya, damlamasın diye...
chuju: Prezervatif işte... Ehuhue...
Selma: Sen ne sapık bir adam olmuşsun ya... Hah, buldum. Conta...
chuju: Conta değil, condom! Ekük...
Selma: Off ya chuju! Biz senle hiç buluşmayalım bari ya.
chuju: Yok ya, ben telefonda böyle rahatım merak etme. Yanında sük öpmüş kedi gibi olurum valla.
Selma: İyi madem. Yoksa gebertirim haberin olsun. Nerede buluşacağız? Sevinç'in önünde mi?
chuju: Şeyde buluşalım, adı neydi ya o otelin..? Eheuheu şaka şaka, Relax Cafe'de buluşalım.
Selma: O nerede be?! Hiç duymadım. Ucuz diye mi orayı seçtin?
chuju: Hayır yaa. Hem yakın bir yer. Hem de nezih...
Selma: Neye yakın?
chuju: Neye yakın olmasın ki ekük? Ulaşım araçlarına yakın yani.
Selma: "Ulaşım araçları"ymış... Ne bilimsel konuştun. Uzay mekiği üssüne de yakın mı anasını satayım?
chuju: Tam üssüne bastın. Eheuhe... Baykonur Uzay Üssü'nün sokağında...
Selma: Konur Sokak'ta yani... İyi o zaman... Ben yarın 2'de orada olurum. Geç kalma bak, kemiklerini kırarım.
chuju: Tamam ya, ben 1,5'ta oradayım... Hadi görüşürüz.
Selma: Tamam, bye...
chuju: Sen çok yaşa facebook!
Hamdi: Sen de gör, hep birlikte.
chuju: Yok abi olmaz, bu sefer sen gelmiyorsun!
Hamdi: Niye lan?! İyi ki 1-2 hatunu elinden aldık.
chuju: Verecem ben senin eline zaten bu gidişle.
Hamdi: O kadar mı abazasın lan? Eheuhe...
chuju: Yürü git oğlum, bu hatun taş gibi, kesin bir şeyler olacak aramızda...
Hamdi: Çanta olabilir mesela... Geçen seferki hatun gibi. Hatun, araya tampon bölge olarak çanta koyduydu ya...
chuju: Sen de öbür savunmasız taraftan saldırıp hatunu etkisiz hale getirmiştin, hatırlıyorum. Ya oğlum bu kız ilkokulda da sınavlarda sıraya çanta koyardı onun kağıdına bakmayayım diye. Aynı alışkanlık devam mıdır acaba?
Hamdi: Sanmam, ama dekoltesini çanta sapı ile kapatmaya çalışıyorsa hemen kaç oradan.
chuju: Kes ulen! Çanta sapıyla dekolte kapatmakmış... Verecem sapı eline şimdi.
Hamdi: Allah'ın sapıı!
chuju: Eheuheu... Lan oğlum bak evi temizledim eşek gibi... Sakın kirletme ha. Ayrıca buzdolabındaki biraları ve malzemeleri de yeme.
Hamdi: Sahi lan, ben de onu soracaktım. Prezervatifleri niye buzdolabına koydun hocam? Şeyin donsun diye mi? Ehuehue...
chuju: Hastiiir! Harbi mi lan? Biraların yanındaydı, dolaba atmışım demek ki yanlışlıkla.
Hamdi: Neyse ya, yarın tavada ısıtır giyersin artık. Eheuh...
chuju: Yarın evde görmeyeyim ha seni... Git şu motor arkadaşına.
Hamdi: Nalan'a mı? O senin arkadaşın oğlum. İnsan kendi arkadaşına motor der mi?
chuju: Motor işte oğlum, iki iltifat ettin, karı yamuldu. Benim öyle bir arkadaşım yok artık.
Hamdi: Keriz ulaşamadığı ciğere motor dermiş. Salaksın oğlum sen.
chuju: Sağolasın hocam. Bu lafını not edecem, yarın da seni göt edecem.
Hamdi: Hadi bakalım. Şimdiden bol şans a.k.
chuju: Eyvallah. Hadi ben dışarı çıkıyom. Murat'ın doğumgünü varmış.
Hamdi: İyi hadi, sittir git bakalım. Ben de soğuduysa şu prezervatiflerden yiyeyim bari... Ekük.
chuju: Oğlum harbi gebertirim seni dokunursan. İlla geçen seferki gibi, sen kullanma diye tek tek hepsini takıp öyle mi bırakayım evde?!
Hamdi: Tamam, tamam. Dokunmam. Hadi görüşürüz.
chuju: Görüşürüz.

9 Ekim 2007 Salı

Jacques Brel - Ne Me Quitte Pas

Gözlerine bakamadım...

Gözlerini gördüm önce... bakışlarından önce. Kültablasındaki izmaritleri sayıyordun, sonra parmakların kültablasına girdi. Utandın, elindeki külleri silmeye çalıştın etrafa bakarak. O sırada göz göze geldik. Gülümsedim. Sen ise başını önüne eğdin, birandan bir yudum alıp başını ellerinin arasına aldın. Sonra bir sigara daha yaktın. Ellerimle "7" işareti yaptım. Gülümsedin, 'evet, doğru' anlamında başını salladın. İşaret parmağınla çerez tabağını karıştırıp antep fıstığı veya fındık aradın, bulamadın. Yerimden kalktım, çerez tabağımdan topladığım fındık ve antep fıstıklarını tabağına boşalttım. Masama dönerken barmen "Abi birazdan bir çerez daha yollıcam, onu da dağıtma millete ama ha." dedi.

Gözlerine bakamadım, bir şey diyemedim. Yerime oturdum. Bana bakıyordun, emzirilmiş ve 'kim bu beni besleyen kadın' diyen yeni doğmuş bir bebek gibi. Bakamadım gözlerine. Saatine bakıp suratını astın. Cüzdanındaki paraya baktın, suratın yine asıldı. Barmene gidip 'şu köşede oturan bayanın hesabını ben ödüyorum... ama bunu ona söyleme' dedim. 8. sigaranı yakmıştın ki, o çıkageldi. Sarıldın boynuna, öptün. Ellerin titriyordu sanki. Garsonu çağırıp bir bira istedin. Parmağınla "arkadaşa" diye işaret ederken, herif parmağını öptü. Sen de onun yanaklarını sıkıp dudaklarına bir buse kondurdun. Herifin yanındaki sandalyeye oturup başını göğsüne yasladın. Artık gözlerine istesem de bakamıyordum. Eve dönüş öncesi son bir kez tuvalete gittim. Döndüğümde o herif senin saçlarını okşuyordu. Dönüp bana bakar gibi oldu... Suratımı asıp herifi kesmeye başladım. Adam kafasını çevirdi ve senin pamuk boynunu öptü. Barmen de o sırada bana bakıp, "Yok abi salla ya" dedi. Tam kalkıp hesabı ödeyip ayrılacakken, büyük bir tabakta antep fıstığı ve fındık geldi ama hiç yiyecek halim yoktu. Kasaya gidip hesabı ödemek istedim, elimi montumun cebine attım; "Hesabın ödendi." dediler. Montun cebinde bir kağıt buldum:
"Biricik aşkıma iyi davrandığın ve maganda bir şekilde asılmadığın için teşekkür ederim. Umarım sen de benim gibi, aşık olabileceğin birini bulursun. Gökhan."

7 Ekim 2007 Pazar

Haber Tekerrürden İbarettir...

Artık bıkkınlık getiren, temcit pilavı gibi önüme getirilen haberler;

  • Ezan Türkçe okunsun.
  • Günde bir kadeh şarap/1 aspirin bilmemne hastalıklarını önler.
  • Meme kanseri (meme fotosu yayımlamak isteyen gazetelerin ilk başvuru kaynağı)
  • Tüm hastalıkların başı depresyon (grip, kıl dönmesi, yağ bezesi, 20'lik dişimin ağrısının sebebini buldum sonunda a.k.).
  • MSN'de/İnternet'te yeni ve çok tehlikeli bir virüs! (Kim için bu haber? AntiVirüs yazılımı olmayanlara mı, yoksa yazılımları güncelleme yapmayanlara mı?)
  • Ramazan davulcuları kaldırılsın. Herkes saatle uyanıyor nasıl olsa. (O zaman ezan da kalksın! Hayret bir şey! Gerçi davulcular da biraz acayip. Adamlar -imsak 5'teyse- saat 3'te mahallenin öbür ucundan başlıyorlar uyandırmaya. 2 saat önceden uyanıp ne yapayım, ziyafet mi hazırlayacağım?)
  • Böyle bilmemne görmediniz, videoyu izleyin! (2 senelik videoları yeni çıkmış gibi veren İnternet medyasını kutlarım!)
  • Ünlü bilmemkim ne dedi, ne yaptı? (TV izlemiyorum diye, TV'de ne varsa İnternet'e taşıyan gereksiz zihniyet!)
  • Bilmemkimi hiç böyle görmediniz! (Ya çocukluk fotoğrafıdır ya da saçma bir şey.)
  • 2005-2010'da Dünya yok olacak! (Mozambikli astronomların yaptığı gözlemler sonucu Hedehedehöy astreoidinin X yılında Dünya'ya çarpacağı bildirildi.)
  • Kur-an'ı Kerim'in/İncil'in/Tevrat'ın şifresi çözüldü!
  • Piramitleri kim inşa etti? (Hangi firmalar ihaleye girdi? Kim kazandı a.k.?)
  • Bunları biliyor musunuz? (Biliyoruz a.k.! Zaten 5 senedir İnternet'te lan onlar! Sen yeni bulduysan bana ne?)
  • Atatürk hangi takımı tutuyordu? (Selanikgücü... olabilir mi?)
  • Medya şiddeti, cinselliği reyting için kullanıyor mu? (Hee kullanıyoruz, yarın kaldığımız yerden devam a.k. Bugün öz eleştiri günüydü, mola verdik sadece.)
  • Türk doktorun/profesörün başarısı! (Ulen hellaal olsun be!)
  • İnşaat sektörü/otomotiv sektörü gelişiyor. (Bir tek medya gelişmiyor a.k.)
  • Türk futbolu nereye gidiyor? (10 senedir yerinde sayıyor işte! Sen fark edemedin mi?)
  • Futbolda şiddet nasıl engellenir? (Her 2 taraftara 1 hakem verilsin, faül, sarı kart, kırmızı kart... hallolur gider.)
  • Tıp dünyasında müthiş buluş! (Ee, kanser, AIDS, ALS vs. vs.? Hatta onu bırak, gribi bile çözemediler lan hala!)
  • Kuş gribi can almaya devam ediyor! (Tylol Hot içirin tavıklara...)
Offf ben bile yazarken sıkıldım anasını satayım...

5 Ekim 2007 Cuma

Amelie'yat...


3 Ekim'de boynumdaki yağ bezelerini/kistleri aldırdım. Şu andaki hislerimi anlatmam imkansız. :P

15 gün önce boğazımda yumurta büyüklüğünde bir şey çıkmıştı. Hep çıkan, alışık olduğum bir durumdu ama bu sefer araştırılsın istedim üniversite hastanelerinde falan. Ankara'nın en ünlü boyun cerrahına gittim 150 YTL verip fakat... O şeyin içinden Alien falan çıkacak diye beklerken doktorun verdiği antibiyotikler yüzünden tam da o cerraha gideceğim gün o şey bir gece içinde yok oldu lan. Yine de gittim hastaneye cerrahın yanına. Biraz enjektöre çekti o şeyden. Zaten onu da çekince bir şey kalmadı içimde... Laboratuar sonucu çok komikti; "Bakteri ürememiştir"... Eee? İyi bir şeymiş. Vücut kendi üretiyormuş yani. Çok üretici bir insanım a.k.
Sonra dermatolojiye gönderdi beni. Boğaz ve boyundaki kistleri tespit etti bayan doktorlar. Sonra dermatolojinin ameliyathanesine gönderdiler, koter denen aletle küçük olan kistleri çeksinler orada diye. Gittim, ama "Ya biz çekeriz bunların içindekileri de, yine oluşur ama bunların içinde, zarı alamıyoz çünkü" deyip beni plastik cerrahiye yolladılar. Oradaki bayan cerrahla pazarlık yaptım, 3 tanesini alacaktı, 5'te anlaştık. 3 Ekim'e randevu verdi, bir de kan testi istedi. Kan testlerinde kolestrol biraz fazla çıktı. Diyet yapasım var. Gerçi doktorlar bakmadı la sonuçlara, direk daldılar kistlere; "Kişt, kışt kışt kışt!" diye. Ameliyat komikti ama, uzandım, müzik açıldı, hareketli bir şeyler çalıyordu. Ben de ayak ve parmaklarla tempo tutuyordum kızdı bayan doktorlar; "Oğlum sen böyle oynarsan aortu keseriz bak" diye. Sonra oldu bitti maşallah işte... Elime balık gözü büyüklüğünde kistlerimin olduğu şişeyi tutuşturdular. Patolojiye götürdüm parçalarımı. Şişenin içindeki parçaları yüzdürüp susuz yerde biriktirmeye çalıştım yol boyu. Hani eskiden böyle oyuncaklar vardı ya, su içinde yüzen plastik simitleri çubuğa takmaya çalışırdın ya... Millet de salak salak bana bakıyordu asansörde. Asansör de komikti bak. Mesela bir asansör 11-12-13-14'e gidiyor ve diğer katlarda durmuyor. Diğer asansör 1-2-3-4-5-6'ya gidiyor falan... 11'den 4'e gitmek için iki vesait yapıyorsun lan, zemin kata inip tekrar binip. Bu arada da ağır bir grip geçiriyorum anasını satayım. Acayip ağırlaştım, pelte gibiyim. Öksürüp hapşurup duruyorum lan, inşallah dikişleri patlatmamışımdır a.k.
Bayramda İzmir'e gideyim diyordum ama bilet yok piyasada. Babam sağolsun dönüşü almış Köseoğlu'ndan (KelleKoltuk Turizm :P ) ama gidişim ve gidesim yok. Çok halsizim lan...
Neyse o zamana kadar iyileşirim umarım.
Dün iftara arkadaş geldi, konserve taze fasülye ve arpa şehriyeli pilav yaptım. Deli oldu lan. Var bende bir yetenek... Ama hiç iştahım yok. Bana kalsa peynir ekmek domates yicem hergün.
Neyse, son salak havadisler böyle işte...
Ben gidip biraz daha yatayım. Ya da Xbox'ta Black oynayayım biraz...