9 Temmuz 2008 Çarşamba

Kapı Kolu Askeri

chuju, bara girmek üzereyken önünde yürüyen kız kapıya takılır...
- Merhaba, buraya sık takılır mısınız?
- Eheuhheu... Ya çantamın sapı kapının eline... offf... koluna takıldı işte amaan... of.
- Bu çantalar çok güzel, kapının elinde kalıyor valla.
- Ya yeterince rezil oldum zaten, lütfen sündürmeyin artık.
- Afedersiniz. Yalnızsanız eşlik edebilir miyim?
- Kapı ve sap esprisi yok ama...
- Kabul. Nasıl oturalım?
- Karşılıklı. Ehehu...
- Pencere kenarı mı yoksa koridor mu?
- Pencere kenarı daha iyi. Yağmuru izleriz.
- Biz İzmir'de genelde sahilde ateş yakıp onu izlerdik ama burası biraz daha sulu bir yer galiba.
- Al bir İzmirliyi, vur ötekine... Sahil, deniz, ateş, plaj, bikini, alkol, seks...
- Alkolden sonra seks kelimesinin gelmesini iyiye işaret olarak yorabilir miyim?
- Önce bir alkol alsaydık. Sipariş vermeden oturacak mıyız 1 saat daha?
- Aa sahi ya, dalmışım göz ve sözlerine... Bakar mısınız?!
- Göz, söz... Bol iltifatlı ve kafiyeli bir akşam olacak galiba...
- Keyifli olması için elimden geleni yapacağım efendim.
Garson - Efendim?
- Ha?! Haa... İki bira lütfen.
- Bira mecburi mi?
- Aa pardon ya, sen ne tercih edersin?
- İlk tercihim roze.
Garson - O nedir efendim?
- Şarap... pembe olan hani.
Garson - Kırmızıyı öneririm efendim.
- Ben de sana pembeyi öneririm, hiç denedin mi?
Garson - Hayır efendim de... Biz satmıyoruz pembe şarap.
- Peki o halde, ikinci tercihimi söylüyorum; votka-portakal.
Garson - Votka-vişneyi öneririm efendim...
- İkisi de "v" ile başlıyor diye mi?
Garson - Yok efendim... Yok da, portakal suyumuz.
- Ben en iyisi bira alayım.
Garson - Hemen getiriyorum efendim.
- Acele etme ya, rahat ol.
- Buraya pek sık takılmıyorsun galiba.
- Takılıyorum canım. Garsonlara takılmayı seviyorum yalnızca... 2 haftada bir değişiyorlar, hiçbiri beni tanımıyor, gıcık edip duruyorum.
- Belki de senin yüzünden kaçıyorlardır. Ekük...
- Sanmam ya, şu "kız olan masalar"a yanaşıp patron olduğunu belli etmeye çalışan adam doğru düzgün para verse kaçmazlar. Ama adamda "bunlar zaten bahşişten, çaldıkları paralardan götürüyorlar malı" deyip üç kuruş para veriyor.
- Patron da bu arada malı götürüyor.
- Evet aynen öyle valla...
- Yok yani, gerçekten malı götürüyor. Baksana aldı kızı gidiyor şerefsiz.
- Anaa evet ya, kaltağın da havalara bak; sanki Microsoft'un patronunu tavlamış, gidiyor.
- O hatun öyle yaa, girişteki tinerci çocukları tavlasa aynı havaya girer...
- Histerik bir insan evladı sanırsam.
- ...
- Eheuheu. Seni de götürdü hatun di mi?
- Ya alkollüydüm, pişmanım.
- Hatun da aynı şeyi söylemiştir belki. Ehehe...
- Evet aynı şeyi söyledi. Hatta ağladı.
- Ee kolay değil böyle kızların beklentilerini karşılamak.
- Alakası yok. Hatun "ben niye böyleyim, neden kendime hakim olamıyorum" deyip ağladı yarım saat.
- Hımm... Duygusal tepkimeli motor yani.
- Öyle de diyebiliriz.
- Zordur bilirim.
- Neymiş o zor olan?
- Karşındaki hatun konuşurken gözlerine, hatun kafasını çevirdiğinde de göğüslerine bakmaya çalışmak.
- Hakikaten ya, cidden zor.
- Gözüme bak, gözümee!
- Ha pardon ya.
- İlk bira yudumunda böyle olursan 3-5 birada ne hale geleceksin merak ediyorum.
- Genelde masaya çıkıp oradan göğüslere bakmaya çalışırım.
- Hee iyi, ben de şortunun arasından daşaklarınla muhatap olacam yani.
- Daşaklarımla, aram pek iyi değildir.
- "Aram" derken... Bacak aran mı?
- Hee... Yaz geldi, pişik doldu yüreğim.
- Senin internet'teki rumuzun da "Romantik Serseri"dir Allah bilir.
- Hayır. "İntihar Pompacısı"... Seninki ne? "Pembe Hayaller" mi?
- Yok be! "Seks Makinesi 25"...
- O ne lan!
- Ya erkekler saldırmasın diye öyle aldıydım, kaldı.
- 25 ne? Derinlik mi? Ekük...
- Heee senin boyu geçiyor yani...
- Ben kafamı çevirdiğimde skime mi bakıyon yoksa sen?
- Yok ya. Kadınların 6. his olayı işte...
- Ama ben sana 7. hissi de yaşatabilirim belkim... Ekük...
- Hayırlısı neyse o olsun.
- Sağ ol anne. Pardon telefon... Alo, evet abi mekandayım. Bi hatunla geyikleniyoruz.
- Benim di mi o? Onur duydum efendim.
- Ha evet, kesin gibi. En az 4-5 atarım...
- Bira mı?
- Yok abi ya, ben de senin eve geliriz diye düşünmüştüm. Yapma ya.
- Haa, telefondaki arkadaşına atacakmış 4-5 posta.
- Evet abi hatun tek. Bi saniye sorayım. Arkadaşım için de bir arkadaşın var mı ya?
- Taze bitti be abi. Neyse 3'lü yaparız o zaman.
- Yokmuş abi. E abi sen de ayda bir evden çıkıp hatun bul be ya. "Ancuk piş, zkime düş" bitsin artık.
- Yanıyom lan ben! Hadi gidip deliler gibi sevişelim.
- Abi hatun dayanamıyo, ben bi sedyeye yatırıp geliyom karıyı.
- Aha şimdi de karı-koca olduk. Evlenme teklifiydi galiba.
- Dur bi abi, hatun evlenme tribine girdi vermeden.
- Evlenmeden olmaz a.k.
- Şaman nikahı olmaz mı kız?
- Olmaz kız. Ailem çok sıkı Katolik'tir. Peder bul hemen.
- Ya benim peder İzmir'de be ya. Ekük...
- Esprini skiim senin...
- Abi hatun sinir yapıyo, vermicek galba. Sen en iyisi 1-2 porno indir.
- Hah, o zaman ben de gelirim bak.
- Pornolar 3 oldu a.k.! Ekük...
- Benimki Şahin K.'lı olsun.
- Abi biri kıllı olacakmış. Eheuheu... Ne bileyim abi. Benimki değil şu anda. Sen uzatmaya başla a.k. Ekük.
- Hadi ben kaçtım canım.
- Aa dur! Bir saniye abi. Abi hatun gidiyo... Tamam abi ben bir kızın çantasının daha kapı koluna takılmasını bekliycem. Yoksa "Merhaba, tanışalım mı?"yı mı denesem? Hastir lan ordan! Sanki senin bi çaban var a.k.! Sen evde yat manda gibi, sonra da teknik direktörlük yap bi de. Hadi ben kapatıyom. Hastir adı neydi lan kızın..? Offf... Neyse hadi ben 8-10 bira alıp geliyom, evde görüşürüz.

19 Haziran 2008 Perşembe

Şeker Kız Kendi...


(Never) Alone, originally uploaded by Rob Scumaci.

Haftalardır yalnızım....
Kendimi yalnız bıraktım. Ceza verdim kendime. Konuşmadım kendi kendime. Düşünmedim kendimi, geleceğimi...İçtim ve sızdım. Kendimi boş verdim.
Hayatı boş verdim. Hayatımın boşları depozitolu değilmiş. Yine kendime kaldım.
Özür diledim kendimden...
Kendimi af edemedim. Sarhoş olma cezası verdim kendime. Unutayim diye kendimi.
Kendi kendime konuşamadım, utandım kendimden. Hep öteledim kendimi, düşündüm hep başka birilerini. "O ne düşünür, bu ne der?" diye, hatırlayamadım beni, kendimi.
Kendimi cüce aynasında gördüm hep. Vakti gelmişti sıyrılmanın o sır'dan. Görmek için kendimi, aynanın asılı olduğu duvara baktım ve sonunda gördüm gerçek kendimi. Yalnızdı...
Ağlayarak baktı yüzüme, "Mutsuzum" diyebildi.
Kendime acıdım.
Ben... acıdım...

8 Haziran 2008 Pazar

Doğa Yürüyüşü

- Abi sanki arkamızda bir hışırtı var ya!
- Kedidir, kedi...
- Ne kedisi abi dağ başında!
- Bağırıp durma oğlum, vaşaktır o zaman.
- Vaşak geçmiyon di mi?
- Skicem anuna koyiim ya! Oğlum madem tırsıyon, ne diye peşime takılıp geldin kamp yapmaya?!
- Ne bileyim ya, hayatımda biraz adrenalin olsun dedim. Paçalarımdan akacak şimdi adrenalin lan...
- Tamam geç sen önden yürü.
- Ya karşıma bi hayvan falan çıkarsa?
- Ona biraz benden bahsedersin...
- Neyinden bahsedeyim abi delirtme beni ya!
- Skimden bahset a.k., chuju seni sker falan de işte...
- Yan yana yürüsek ya abi.
- İstersen el ele de tutuşalım. Veya en iyisi kol kola girelim a.k. Skip attın dağ macerasını lan!
- Hocam ne bileyim, böyle Amerikan filmlerinde kamp yapan baba-oğul olur ya, o kıvamda bir şey bekliyordum ben.
- Hee, cipimizden inip arabanın dibine çadır kurup ateş yakacağız di mi a.k.?!
- Yok o kadar değil, de... Abi duydun mu sesi?!!
- Kuş sesi oğlum o, kuş, bildiğin kuş amuğa goyiim!!
- Ne kuşu peki abi? Kıçını yırttı hayvan öterken valla ha!
- Yırtıcı bir kuş işte demek ki.
- Ehueheu... Bak rahatladım şimdi abi. Esprilerin de olmasa çekilcek iş değil bu.
- Oğlum ben doğanın sesini dinleyeyim diye çıktım geldim buralara, sen halen muhabbet kuşu tadındasın a.k. Cik cik cik, ötüp duruyon.
- ...
- Ne oldu lan yine? Bi ses mi duydun anasını satayım?
- ...
- Küstün mü len? Neden durdun?
- Abi çok çişim geldi.
- Eee, ne yapayım? Bi ucundan da ben mi tutayım a.k.?
- Yok abi de, ya bi köylü falan geçerse? Dayak yemeyelim dağ başında...
- Ne köylüsü oğlum ya?! Son gördüğümüz insan 12 kilometre geride kaldı.
- Ha iyi, çıkarıyom ben abi.
- Azcık çıkar, fazla çıkarma. Ormanda penisle beslenen hayvanlar olabilir.
- Dalga geçme hocam ya... Yaa...
- Selamün aleyküm gençler? N'apıyonuz bakam? Define mi arıyonuz yoksa? Öbürü ne tutuyo öyle elinde? Detektör mü?
- Yok be emce, benim arkideşin çişi gelivemiş de...
- Hee... Kolay geesin yiğenim.
- S-s-sağ ol amca.
- Nereye gidiyonuz bakam? Kör Salih'in çapırına mı?
- Yok emce, Tahir'in tıpırına gidiyoz, bentin yanına...
- Hee, eyi eyi... Ateş mateş yakariken tikkatli oluverin emme. Yakıvermeyin goruları...
- Peki emce...
- Hadi ben şu davarları toplayam da gelem. Anaam hala işiyon mu len sen sidikli?! Guruttun len zeytin dalını. Ehehuehue....
- Bitiyor amca, size iyi günler.
...
- Len sidikli! N'apıveriyon len gari?
- Off... amca iki dakkada skip attı tüm karizmamı ya!
- Ne karizması lan? Burda kime karizma yapacan a.k.?
- Bu arada sen de köylüceye hakimmişsin gördüğüm kadarıyla, çapır-tıpır konuşuyosun maaşallah... Eheuhe...
- Sittir lan sidikli. Senin İngilizceni de gördük yabancı hatunları soymaya çalışırken; "Yu ar veri seksi, şov mi tit piliiz"... Eheuheuhe...
- Bi tanesi açtı ama sonunda. Vardı ya hani bi Danimarkalı.
- Senin rezil İngilizcenden bunalmıştır da serinlemek için çıkarmıştır üstünü.
- Peki ya altını neden çıkardı?
- Çeyrek altını mı çıkardı? Ekük...
- Off... Kıskanma abi, sen soyamıyon diye.
- Ne soyucam oğlum?! Ben gerçeklikten yana bir insanım.
- Peki o zaman neden günde 3 öğün porno indiriyosun abi?
- Pornoda hatunun soyunması için kasmana gerek olmuyo ama cicim.
- İyi de hacım sen olayın özünü kaçırıyorsun. Bu hatun benim için soyunuyor, pornodaki o eşek zikli adam için diil. Kendi pornom gibi bişey yani bu...
- Gösteriyon mu lan yoksa sen de pipini? Eheuheue... Çok komik lan!
- Nesi komik abi?! Hatun göstersin diye gösteriyorum zaten. Kısasa kısas olayı!
- Kısaysa kısa..s bana ne oğlum! Nihohoho... Neyse biz işimize bakalım. Neresiydi lan burası? Dere ne taraftaydı a.k.?
- Abi... sağdan mı gitcez soldan mı? Bak emin değilsen geri dönelim.
- Sağdan sağdan...
- Eminiz di mi hocam? İstersen yeri bir dinleyelim Kızılderililer gibi ha, ne dersin?
- "Salak!" derim, ne diycem anuna koyiim? Koy bakiim kafanı yere, dinle bi bakalım.
- Bi şey duydum sanki. Ahhhh! Bajzmasana kafıma baee ahh!
- Duydun mu?
- Aa bi ses duydum hakikaten ya, neydi o?
- Ben osurdum.
- Bravo abi. Bilimsel deneyimi mahvettin. Ağzım yüzüm de toprak oldu a.k.
- Aa şimdi hatırladım lan! Soldan gitcez, soldan.
- Eminiz di mi abi?
- İstersen bi kere daha basayım kafana ha, ne dersin?
- Yok hocam. Ben bi daha gelmem zaten seninle dağa bayıra.
- Neden lan? Daha çadırda zikecektim seni bu gece, belki kararını gözden geçirirsin ondan sonra.
- Hah bi onu yapmadığın kaldıydı zaten. Yürü abi yürü, bi an önce bitsin bu işkence.
- Şu tepeyi aşınca görecez zaten dereyi.
- O zaman paçalarımı sıvamayayım şimdi di mi? Ekük...
- Esprini skiim senin. Tüm enerjimi emdin lan. Derede bi karış suda boğcam seni.
- Boğcam... Geçen gün Esra, Boğcam fırın tepsisi almış... Eheuehue...
- Şu ağacın yanında biraz dinlenelim. Nedense bi sigara yakasım geldi.
- Ben de kola içeyim biraz. Geeeaaeeeğğkk!
- Ohaa! Tüm ayıları yanımıza toplıcan oğlum. Dikkat et biraz.
- Ciddi misin hocam? Var mıdır burda ayı?
- Senden daha ayı değillerdir ama, merak etme.
- Ulan doğaya işiyoz, sıçıyoz; sorun yok. Geğirince sorun oluyor.
- Ben şehrin gürültüsünden kaçmak için geliyom oğlum doğaya. İşeyip sıçmak için değil yani...
- Peki abi, afedersin. Geğk... Bu nasıldı?
- Evet işte böyle minimalist takılmanı istiyorum çekirge. Kusmadan geğir yani. Hadi az kaldı, şu tepeyi aşalım da...
- Abi bak şimdi aklıma geldi. Kızılderililer "tepe"ye "tepek" diyorlarmış.
- Bir filmde izlemiştim, "sıpa"ya da "Sıpak" diyorlardı.
- Ciddi misin hocam, vay be...
- Senin bu Kızılderili takıntın ne hacım? Kuştan Korkup Aniden Sıçrayıp Kafasını Dala Çarpan Ürkek Salyangoz'um? Ekük...
- Salyangoz sıçrar mı abi hiç ya? Offf...
- Sıçrar tabi oğlum. Doğayla yakından alakalı olan kişi benim, unutma. Doğada ben ne dersem uyacaksın, evden çıkarken öyle anlaşmıştık hani.
- İyi de, ben onu yürüyüş, kamp, mokamp, ateş, zıçış, çadır konularında geçerli sanıyordum.
- Yok yok. Her konuda ben ne dersem o. Buraya stresimi atmaya geldim, sana dayak atmaya değil; beni buna mecbur bırakma. Eheuheu...


Acrophobic mountain climber.., originally uploaded by ***TR.iPod.

- Peki abi. Abii... Hani tepenin arkasında dere vardı ya, yok o abi. Bir sonraki tepenin ardında mı yoksa?
- Yok lan, yanlış yola girmişiz a.k.
- "Doğada ben ne dersem o", "timsah avcısıyım oğlum ben", "Neyşınıl Ceografik benden görüş alıyo hacım buralar hakkında"... Bıy bıy da bıy bıy...
- Kes lan, olur böyle hatalar... Yürü hadi yürü!
- Peki dağ kaplanım, bayır gülüm...
- Sus da yürü lan. Senin çenen yüzünden kafam karıştı, stresim şehirdekini geçti anuna koyiim.
- "Abi ben de seninle kamp yapmaya gelebilir miyim?" diyen çenemi skertiyim ben zaten. Dağ başında tapir arıyoz a.k.
- Tapir diil lan; tıpır!
- Her ne boksa işte.
- Ama mekanı görünce için tıpır tıpır olcak var ya...
- Ben çadıra kapanıp i-pod dinlicem abicim. Sen ne bok yersen ye.
- Evde de odaya kapanıyon be oğlum. Ateş başında geyik çevircez bak deli gibi. Aylin'in webcam'de yaptıklarından bahsettim mi ben sana?
- Hastiirrr! Harbi mi lan? Koş koş, çabuk gidelim şu tıpıra da laptopu açalım.
- Buzdolabından da birer bira kaparız di mi hacım? Ne laptopu oğlum?
- Off, getirmedin mi abi yoksa? Ben getirdim, Call of Duty oynıcam biraz...
- Yine sabahlama oyunun başında bak. Sabah 6'da kalkcaz diğer kamp yerine yürücez.
- Offf.. tamam tamam.
- Hah, dere işte şu tepenin arkasında.
- Eminiz di mi abi?

6 Haziran 2008 Cuma

Elveda...


The Magician - "Trapped", originally uploaded by Neville_S.

Sen o kadar güzelsin ki, yazacak bir şey bulamıyorum. O yüzden de her yazdığım klişe olacak dedim. Halbuki o da kendi kafasında "Bu chuju geyik bir adam, acaba beni beğenir mi?" demişti. O beni çok sevdi, bense kontrollü idim. O beni 5 sevdiyse, ben de onu 2,5 sevdim. Ama sonunda ortalamaya vurunca, daha doğrusu, o bana vurunca ne kadar çok sevdiğim açığa çıktı. Beni severken derdi ki: "Seni nasıl bırakabilirim? Bir gün görmezsem gözlerim doluyor..." Nitekim, hiç bırakmak istemedi beni...

Bana toplamda 1000-1500 €'luk hediye paketi gönderdi. "Sen beni bıraksan da bunu göndermek istiyorum." diye. O paketin Türkiye'ye girmesi olanaksızdı... gibi. Ama geldi... 14 Şubat hediyesi divane etti beni... Beni hiç bırakmak istemezdi...

Gerçeklikten bahsettim; "Sen Türkiye'ye gelsen ne iş yapacaksın, evi nasıl idare edeceğiz?" dedim, ağladı. "Ben alkol kullanırım, senin ailen ise çok dindar." dedim, ağladı...

Beni asla bırakmak istemediğini söylerdi hep. Etrafımdakileri kıskandığını...

Ama bir gün; veda bile etmeden, bıraktı ellerimi...



Ne diyeyim? Umarım, sevdiğim hayatı boyu mutlu olur... Keşke öyle olacağına inansam...
Elveda aşkım, elveda bi'tanem...

1 Haziran 2008 Pazar

Kabus

Gecenin bir yarısı, büyük bir korkuyla uyanıyorum. Kabus gördüm ama ne olduğunu hatırlamıyorum. Su içmek için mutfağa girdiğimde ayağımın altından bir çıtırtı geliyor ve bir de ıslaklık. "Allah kahretsin" deyip peçeteyle ayağımın altına yapışmış ve halen çırpınmakta olan hamam böceğini alıp çöpe atıyorum. Su şişesini ve sigarayla çakmağı alıp balkona çıkıyorum. Karşı balkonda oturup bira içen öğrenciler var. Selamlaşıyoruz, sigarayı yakıp içeri geçiyorum. TV'yi açıp kanapeye oturuyorum. Şişenin kapağını açarken TV'de onun fotoğrafı ve ismini görüyorum. Sonrasında da paramparça bir araba ve içinde boş şarap şişesi. Sabahki kavgamız aklıma geliyor, çıldırıyorum.


Our balcony at night, originally uploaded by jeweledlion.

Gecenin bir yarısı, büyük bir korkuyla uyanıyorum. Sigara ve çakmağı alıp balkona çıkıyorum. Karşı balkonda oturup bira içen öğrencilerle selamlaşıp sigaramı yakıyorum. Gözümde yaşlarla sigaradan son bir nefes alıp kendimi boşluğa bırakıyorum.

12 Şubat 2008 Salı

Tekrardan Isınma Turları...

Kadınlar bir erkekten hoşlanırsa; saçlarıyla oynamaya başlar, vücutlarını/ayaklarını erkeğe doğru çevirir, kadehlerini erkeğin kadehine yakın koyar, gülümser, utangaç olur.
Erkeklerse bir kadından hoşlanırsa; ereksiyon olur.

Şimdi konu ile ilgili diyaloğumuzu izleyelim:

(Kendisine bakıp gülümseyen ve saçlarıyla oynayan bayanı gören erkek kurbanına yaklaşır)
- Merhaba bayan, sanırım benden hoşlandınız.
- Evet.
- Peki iyi günler.

Burada gördüğümüz üzere, yalnızca girişimci olmak yetmiyor. Biraz da hayal gücü kullanıp diyalog geliştirmemiz gerekiyor.
İkinci örneğimize geçelim:
- Merhaba, tanışabilir miyiz? Ben Kerem.
- Ben de Nalan.
- Nalan ne lan? Ekük...
- Sittir git lan burdan!

Gördüğümüz üzere hayal gücünü fazla çalıştırırsak motoru yakabiliriz. Ekük...
Üçüncü örnekte göreceğimiz üzere; sade dil kobrayı deliğinden çıkarır. Yok lan, kobrayı deliğine sokar.. Ekük...
- Selam, ben Gökhan.
- İyi...

Her şey bu kadar da basit değil tabii ki... Karşı tarafa soru ile yaklaşmak gerek.
- Selam. Buraya sık sık gelir misiniz?
- Gelmem.
- Gelmeyin zaten. Burası sıcak bir mekandır, sizin gibilere gelmez, sizin gibiler de gelmez.
(Oğlan artistlik yapınca, kızda panik başlar)
- Evet çok sıcak oldu. Ben şu kazağı çıkarıp sütyensiz giydiğim tiril tiril gömlekle durayım.
- Orada dur bakalım. Beni tahrik edemezsin tamam mı? Aha meme ucu gördüm lan!
- Ben de ereksiyon gördüm sanırım. Otur istersen şuraya da milletin gözüne falan gelmesin.
- Göze değil de yüze gelmeyi daha çok severim.
- Önce bir gözüme gir de ondan sonra yüzüme botoks yapıp yapamayacağına bakarız.
- Piki. Oturayım.
- Oha kucağıma oturdun hayvan! Yana kay biraz.
- Oturmak ve kaymaktan söz açılmışken. Ben şu karşı sokakta oturuyorum, oraya gidelim de sana bir güzel kayayım mı?
- Piki.

İdeal diyalog budur. Ancak serbest piyasa ekonomisi gibi ütopik bir şeydir. Şimdi de o kadar uğraşıp didinip :P uydurduğumuz tanışma repliklerine sevgili dişilerin verdiği uğraşılmamış, didinilmemiş, boş cevapları görelim:
- Merhaba, gözlerinizin rengine uyacak çok güzel bir kokteyl biliyorum, ısmarlamamda bir sakınca var mı?
- Sana ne be benim gözlerimden? Pis manyak, deli, salak şey!


- Siz benim gönlümü yaktınız, müsaade edin ben de sizin sigaranızı yakayım.
- İstemez. Var benim çakmağım.


- Simit Sarayı yazmışlar, gülmüştüm ama gerçekten bir saraymış. Siz de prenses olmalısınız. Soytarınız olabilir miyim?
- Hayır gerek yok.
(Simit Sarayında oturmuş müthiş yakışıklı beyaz atlı prensini bekleyen hatun modeli...)


- Güzelliğin tanımını yapmak için isminizi referans olarak kullanabilir miyim? Telif ücreti olarak da size bir içki ısmarlasam?
- Her kıza aynı şeyi söylüyorsun kesin.
(Bir de bu trip var, ulan adam kasmış orada 15 dakika düşünmüş, kızlarda hayal gücü olmadığı için hep aynı şeyi kullanıyoruz sanarlar, ya da onların standardındaki erkekler hep öyle yapıyor diyedir belki)


Neyse... Yeniden yazmaya başlamam lazım. Yazmayınca sıkılıyorum... Ama iş dolayısıyla biraz deja vu'leşmiş ve monotonlaştım galiba... Isınmam lazım... :D

İmza: chuju

5 Şubat 2008 Salı

Seyahat Acentası

- İyi günler, ben acenta açmak istiyorum beyefendi.
- Acentanızı açın bakayım. Turizm deyin.
- Turüzüm.
- Kusura bakmayın beyefendi. Sizin acenta sahibi olmanız tıbben imkansız.
- Ama acenta sahibi olmayı gerçekten çok istiyorum.
- Gerçekten mi? O halde hazır açılmışlardan seçseniz bir tane.
- Şubesi de olsun istiyorum ama ben...
- Bence bakamayacağınız kadar acenta yapmayın.
- Peki alacağımız acentanın ismini değiştirebilir miyiz?
- Ne koymak istiyorsunuz?
- Fransızcada "arkadaş" anlamında olan "Ami" koymak istiyorum. Ami Turizm Seyahat Acentası. Olur mu?
- Çok güzel olur. Benin'de de var bu isimde bir acenta. "Benin Ami Turizm" diye...
- Hmmm... Bunu neden belirtme gereği duydunuz onu anlamadım.
- Anlamadığınız iyi oldu zaten, boş verin. Yalnız acentanın tabelasını büyük harfle yazmayın da, "i" yerine "I" olmasın yani... Yoksa tabelanın başına "Ananın" koyabilirler.
- Tabelanın başına değil de, kasanın başına anamı koymak istiyorum. Emekli muhasebecidir kendisi.
- Ananızın kasası hala sağlamsa olur. Müşteri temsilcisi olarak da Bağ-Kur emeklisi amcanızı koyarsınız. Müşterilerle çok sağlam bağlar kurar. Süper genç, dinamik bir acenta olarak piyasaya nükleer başlıklı müze gibi dalarsınız. Turizm bile patlar belki.
- Pırtlasa yeter valla bizce efendim. Gözümüz çok da yükseklerde değil. Bu yaz yine turizm pırtlaması yaşanır mı acaba?
- Yaşanır Seyahattin bey. Siz bence ananızı da alıp gidin bir seyahat acentasına, şöyle iki hafta tatil yapın bir otelde ve bol bol düşünün şu acenta kurma hayalinizi. Güneş altında, amuda kalkıp 6 saat düşünseniz kan beyninize ulaşır büyük bir ihtimalle.
- Teşekkür ederim chuju bey.
- Bana kısaca bey diyebilirsin hayatım, o kadar samimiyetimiz var artık.
- Peki bey.
- Çekil ulan monitörün önünden, maçı izleyemiyorum. Defol git çay koy...