1 Şubat 2007 Perşembe

İzmir'in Salak Kumrusu...

Gelelim Vaka-i Hayriye...

Hayri, bizim mahallede takılan kuşbeyinli bir kumruydu. Arada sırada odamın pencere pervazına konmaya çalışıp cama yapışırdı bu herif. Öyle yeteneksiz ve salaktı bu şahıs. Arada pervaza konmayı başardığındaysa ben pencereyi kapatmak için kalkar, kapatırdım pencereyi. Arkamı dönünce korkup uçar ve de hatta kaçardı. Sanırım osurmamdan korkuyordu. E ulan zaten pencere kapalı niye korkuyorsun ki? Benim korkmam lazım asıl... Korkarım osuracağım... Ahanda osurdum bilene...

Birgün yazlıktan dönmüşüz, (babam öyle söyledi, ordan biliyom... ekük...) ben garip bir şekilde mutfak balkonuna yöneldim. Garip bir şekilde yöneldim, evet n'olmuş? :P

%99 ya tuvalete ya da bilgisayarın başına koşarım ama, her nedense yine bir çağrı (bkz. chuju ve Hayvan Dostları) almıştım mutfak balkonundan. Ulan ne işim olur ki benim mutfak balkonuyla? Babam o sıralar daha rakıyı oraya saklamaya başlamamıştı zira. :D

Neyse bir baktım, bizim Kumru Hayri tarhana kavanozunun içinde (40 cm. yüksekliğindeydi kavanoz) başaşağı bir şekilde sıkışmış, salak salak bana bakıyor. Dedim "Hayrola Hayri, ne bakıyorsun? Çorba mı içiyorsun lan? Akşamdan mı kaldın ki çorba içiyorsun? Yoksa yeni mi düştün kavanoza?" Eheueh... Geri geri gidemiyor tabi hayvan kavanozdan yukarı doğru. Yazık lan.

Kavanoz açacağıyla (bkz. Kumru Hayri) açtım kavanozu çıkardım ben bunu. Çıkarırken de götü yukardaydı ya, bi fiske vurdum önce; "Inhh... Ananı!" dedi bu eküeküe. Öldü sandım önce. Kaskatı olmuştu Hayri. Baktım gözler oynuyor fıldır fıldır. Beynine ilk defa kan gidince hayvanın, böyle oldu demek ki. Hayri'nin beyni dışında başka bir kısmı çalışmıyordu yalnız. Böyle tahta gibi olmuştu resmen hayvancağız. Avlancağız. Köyceğiz... Off...

Nerden aklıma geldiyse su içireyim bari şuna dedim. "Tarhana + su = Çorba" formülünden aklıma geldi herhalde. İçti suyu bizimki,bol bol tarhana kustu bu. (Demek ki akşamdan kalmış lan hayvan harbiden. Ekük ekük...) Kaynar su mu içirseydim lan, belki su soğuk olduğu için çorbayı beğenmemiştir. Biraz da turşu verdim buna... Yalana bak a.k.

Neyse, Hayri'nin bacaklar oynamaya başladı hafif hafif. Koydum bunu koltuğun başına. Karşılıklı salak salak birbirimize bakıyoruz. Bu arada da Hayri patır patır tarhana sıçıyor boyuna. Yarım kilo falan sıçtı bu, göbeği indi biraz. Ulan dedim, bunun kanatlar da düzeldi mi acaba? 1 metre yükseklikten koltuğun üstüne bıraktım. Göt üstü düştü bu. Kan beyninden çıkıp tekrar götüne doğru akmaya başlamış herhalde, kanat çırpmayı unuttu bu yine galiba dedim. Başaşağı tuttum biraz, yine bıraktım 1 metreden. Bu sefer de kafa üstü çakıldı balıklama ustası Hayri. "Yok, bu daha olmamış" dedim. Yanına ketçap-mayonez koyayım belki korkar da uçar kaçar dedim. Kaçmadı.

Ketçap Mayonezli Kumru Hayri, Sardunya Bar'da...


Bir süre birlikte Diskavıri Çenıl seyrettik. Su aygırlarının üstlerine tünemiş kuşları görünce "Guk." dedi bu. Yok lan salak, "Guk diil onlar, 'Guş!' dedim; bozuldu bu biraz. Su aygırlarının yanına timsahlar gelince su aygırı guşları ürküp uçtular birden. Bizim Hayri de o sırada ürktü herhalde timsahlardan, uçma teşebbüsünde bulundu. Fakat intihar teşebbüsü gibi oldu resmen, koltuğun üstünden gerisin geriye yere çakıldı. Baktım televizyon, kumruları şiddete ve bunalıma sevk ediyo; kapattım hemen. Bi yarım saat daha karşılıklı birbirimizi izledik. Ulan yoksa bu bizim eve kaynak olmak için salağa mı yatıyo lan dedim. Hayri'ye uçuş dersleri vermeye karar verdim. Birlikte koridorda koşmaya başladık. Ben arada zıplıyodum falan, o da zıplıyodu. Hah dedim, uçacak bu herif. Ama angut işi biliyo, benim de onla beraber uçmamı istiyo balkondan heralde, fazla yükselmiyo. Çıktık beraber balkona, atladım ben aşağı, o atlamadı. Şaka lan şaka, atlamadım. Yok lan atladım. Hatta bu yazıyı aslında Hayri yazıyo. Ekük ekük... Balkonda volta atmaya başladı bu. Bir-iki kanat çırptı. Aldım bunu içeriye, cik cik cik cik ötsün diye. Fakat angutta da bi ses var ki anasını satiim, boru gibi; "Gogok gok!"... Gok diyo peygamber demiyo lan hayvan. İslamiyeti aşılama çabalarım da boşa gidince moralim bozuldu. Ekük...

Aniden tuttum bunu salladım karşı koltuğa. Uçup kondu bu. Gece kondu hem de... Gece görüş dürbünü varmış yanında. Tarhanaya niye kamikaze dalışı yaptın lan madem böyle koltuklararası konularda başarılıysan?!

Birkaç tur attı bu evin içinde (uçarak bu sefer)... 815 sefer sayılı Kumru Hayri'yle artık vedalaşma vaktimiz gelmişti. Pencereden fırlattım bunu. Karşı evin balkonundaki tarhana kavanozuna düştü bu. Deja vu oldu kumru. Eehueh... Yok lan, uçtu gitti a.k.

İstanbul'daki martı hikayesini de bir ara ekliim mi acaba? Aslında birkaç hayvan olayım daha var... Ama neyse ya, anladın işte, hayvanlarla aramda garip bir bağ var. Hayvan herifin tekiyim lan ben...

Guk.

Not: Ya belki inanmıcaksınız ama, bu hikaye de gerçek; Tosbağagillerin Faruk gibi. Bir kısmını abarttım tabi de. Oldu yani bu da... Valla bak...