31 Ocak 2007 Çarşamba

chuju ve Hayvan Dostları

Yok lan sizden bahsetmicem a.k. Eheuheu... Gerçekten hayvan olan dostlarımdan bahsedecem. Bu chuju günlerden birgün köydeykene, trekking tadına girmek istedi. Aldı yanına ekmek ve peynir (bahçelerde nasıl olsa bi sürü domates, salatalık, biber var taze taze. Ohh mis...) koyuldu yola. Yerlilerin Keten Pınarı, sömürgecilerin ise Cotton Pioneer ismini verdiği yere gitmekti amacı. Gerçi her seferinde kaybolup en azından 3-5 km. fazladan yürümek zorunda kalıyordu ama olsundu. Keten Pınarı, bir adet çeşme ve sesi, bir adet çınar ve hışırtısı, bolca çiçek, çimen, guş, gelebenk, şakayık çiçenkleri ve aşağıda dere manzarası olan bir yerdir. Gerçi dereyi görmek için façaları sıvamanız gerekiyor. Zira dikenli mikenli zikenli bir makiden geçip ancak öyle görebiliyorsunuz dereyi. O yüzden de dere manzarasını zihninizden silebilirsiniz. Ne kaldı şimdi zihninizde? Hiçbi şey di mi? Aferin... :D
Neyse patikadan gidiyorum (otoban kalabalık diye :P )... Bir çağrı geldi, makilerin arasından. Allah Allah diyorum, bu ormanda da hiç tanıdığım yok ama... Acaba kurt mu çağırıyor yoksam, ben de Gırmızı Kondomlu Chuju... Ekük ekük... (Beynini yeni açan arkadaşlar için tekrar söyleyeyim, kaplumbağalar konuşamaz, bağıramaz, geğiremez ve osuramaz... Tamamen telepatik bi çağrı yaptı arkadaş...)
Neyse daldım ben makilerin arasına, bir baktım ki ortasında bir boşluk var, biri kazı çalışması yapmış, define aradı heralde dedim. Çukur 1 metre derinliğinde, 3 metre çapındaydı. Çukurun dibinde de bir adet kaplumbağa (bkz. Tosbağagillerden Faruk. Eheuheu...). Yalnız Faruk nedense sırtüstü uzanmış ve gökyüzünü izliyordu. Çok romantik bir kaplumbağaydı kendileri. Kimileri de çok kinci olur bunların: Kinci Kaplumbağalar... Ekük ekük... Neyse baktım Faruk çırpınıyor, romantizmden. Ya da romatizmadan... Kan beynine dolmuş tosbağanın, kafa olmuş davul inanır mısınız? Ben bile inanmadım zaten, sittiredin siz de inanmayın. Ama hayvan iyi çırpınıyordu cidden, yani öyle çırpınırken bir anda ters çevirseniz patinaj çekecek; o derece yani.


Velhasıl kelam, aldım Faruğu, ters çevirdim. Yani düz çevirdim. Off... Yani kısacası, Faruğun ayakları yere bastı sonunda. O da anladı hayal aleminde gezinmenin, romantizmin bir fayda getirmeyeceğini. Aldım götürdüm çeşme başına, başını çarpa çarpa parçaladım ve ateşte bir güzel yedim Faruğu...
Şaka lan şaka, yemedim, yalnızca kafasını parçaladım.
Offf... Bitiremicem ben galiba bu hikayeyi. Kumruya nasıl geçecem lan ben?!
Faruğu çukurdan çıkarıp otların arasına bıraktım, şöyle bir dönüp baktı lan hayvan. Valla bak. Sonra sis bombası atıp ortadan kayboldu.
Daha doğrusu o öyle sandı. Sis dağılırken bi baktım daha 50 cm. ilerleyebilmiş angut hayvan.
Neyse, Kumru Yavrucuk olayını daha sonra anlatırım. Ona da girersem çıkamam şimdi...

Not: Gerçek bir olaya dayanmaktadır (valla bak, yemin ederim), koruma amaçlı olarak kişi ve kaplumbağa isimleri değiştirilmiştir (yalan a.k.)... :D

Not 2: Bir ara bir scanner tarayıcısı (ehueheu) bulayım da resimler ekleyeyim kimi yazılarıma yahu. Vardı Keten Pınarı'nın bi sürü resmi bende.