21 Ocak 2007 Pazar

Yine Bir Pazar Günü, Yeni Bir Balık Macerası...

Denizden babam çıktı, çarşaf gibi bir denizden, bir Ocak gününde...

Sevgili günlük; bu sabah yine 05:30'da kalkıp balığa gidildi. Gece de doğru dürüst uyuyamamıştım anasını satayım. Allah'tan yolda Doblo'nun arkasında gittim, yayıla yayıla, yata kalka; Doblo'nun iç cephesinde kafa, kol, diz vurmadık yer bırakmadan gittim yani... Yol çok virajlıydı, kusacaktım. Arabadan indik tekneye bindik, yine kusacaktım... Sülünes (böyle uzun ince kahverengi midye hayal edin, içinde de bir solucan) kokuları da günümüze kusmuk rengi katan ayrıntılardandı.

Yok lan kusmadım. Neyse, gittik bizim mercan balığı kolonimizin olduğu yere; bu sefer de geçen seferki gibi oltayı (misinayı) dolaştırıp durdum a.k. Tam oltayı atıyorum, misina düğüm oluyor. Sonra da tekne rüzgarda koloniden uzaklaştığı için eski yerimize dönmek için hareket ediyoruz; oltayı tekrar toplamak zorunda kalıyorum. Tam çözüyorum, atıyorum; sonra tekrar yerimizden oynamış oluyoruz ve bir daha toplamak zorunda kalıyorum. Bu böyle yaklaşık 20 kere sürdü. Ben toplamda 10 kere falan sağlıklı? bir biçimde olta atabildim yani. Gerçi 10 oltada 7 tane mercan yakaladım orta-iri boy... Babamın refleksler zayıflamış herhalde, "Balık vurmuyor hiç ya!" diyordu sürekli ama oltasını her çektiğinde, yemlerin balıklar tarafından mideye indirilmiş olduğu gözlerden kaçmıyordu... Gözlerden kaçmayan bir başka nokta ise, biz sürekli mercan yakalarken, babamın yine martılara bahşiş olarak verdiğimiz Hanos (ot balığı) yakalamasıydı. O da çareyi benim oltamı dolaştırmam konusunda daşak geçmekte buldu. Sözde; gün doğumu, balık tutulması :D , martı, yakın plan mercan fotoğrafları çekecektim. Ama ben kafayı misinanın düğümlerini çözmekle bozunca, çekemedim. Bir dahaki sefere kamış olta kullanacağım ki dolaşmasın. Gerçi onunla mercan avlanmıyor ama olsun. Belkim şöyle böyük balıklardan (örneğin; ıııı, hani böyle büyük balıklar oluyor ya balıkçı tezgahlarında; hah, balıkçı tezgahı balığı :P ) tutarım.
Stresli, karmaşık, kargacık-burgacık balık avımızdan sonra; hemen kıyıdaki amcaoğlumun yazlığına gittik. "Hemen kıyıda" olan amcaoğlu değil, yazlığıydı tabi. 7 yetişkin + 3 çocuk, kaos ortamında balıkları lüplettik. Gayet tazeydi balıklar, ehuehue... Aslında ben rakı içebilirdim ya, bak şimdi aklıma geldi. Zira dönüşte yine Doblo'nun arkasında yata yata geldim. Gerçi içsem kusardım herhalde lan o virajlı yolda.

Ahanda iri enişte, tekne
nin kıç bölümü, mercanlar ve güneşli manyak güzel bir hava:

Enişte ve tuttuğumuz mercanlar; çok tuttum lan ben bu mercanları... Ekük ekük...