9 Ocak 2007 Salı

Dedektif James'in Salak Maceraları...


Dedektif James'in adı bir rüşvet olayına karıştığı için Cinayet Masası'ndan alınıp Ütü Masası'na verilmişti. Yanlış anlaşılmasın, adı değil; kendi verilmişti Ütü Masası'na. Ama James kendini bir türlü verememişti bu yeni departmana. Yüzbaşı Hamilton'a iyice uyuz olmuştu.
Ütü Masası genelde yanık vakalarına bakmaktaydı haliyle. Yanık insan eti kokusundan bıkan James, ağız tadıyla mangal yapamaz, rakı içemez hale gelmişti.
Bir sabah masasının üstünde, yani masaüstünde bir dosya buldu. Bu bir Office dosyasıydı, hatta Word dosyasıydı galiba. Dosyayı açan James büyük bir sürprizle karşılaştı. Yazı çok garip karakterlerden oluşuyordu. Besbelli şifreli bir yazıydı bu. Dosyayı bir türlü 1,44'lük diskete sığdıramayan ve zip'lemek konusunda kör kütük cahil olan dedektifimiz, dosyayı bir DVD'ye kaydedip Van der Crypter'in odasına koştu. Van der Crypter heyecanla DVD'yi sürücüye taktı ve James'e dönüp;
- Abi n'aptın sen ya? Şifreli değil ki bu, yalnızca Çince yazılmış. Çince Dil Desteği'ni yüklemen lazım.
- Ben o çekik gözlü adilerden destek alacak kadar düşmedim uleyn! Ben yalnız çalışırım!
diye bağırdı James, sevinçle.
Yan odadan Çin Lii koştu geldi;
- Çekik gözlülerle bir derdin mi var lan amına koduğum?
dedi.
James pıstı, konuyu değiştirmeye çalıştı;
- Yok be Lii'cim, koca DVD'yi bir dosya için heba ettim de, kendime kızıyordum. "Sikik götlü" dedim ben, "çekik gözlü" demedim valla billa. İstersen Crypter'e sor.
Crypter, "Hayhay (Eng.: Hi! Hi!)." anlamında burnunu salladı.
Birlikte Çin Lii'nin odasına gittiler. Bir sürü smiley olan MSN pencerelerini kapatan Lii, dosyayı açmaya koyuldu.
Çin Lii, bu yazı fontunu burada yalnızca Çin Mahallesi Muhtarı Yelken Lii'nin kullandığını belirtmeden edemedi şerefsiz. Yazıda Yelken Lii'nin karısının kendisini öldürmeyi planladığını söylüyordu. Çin Lii ile yarım saat "Karısı kendisini mi öldürecekmiş, yoksa karısı kocasını mı öldürecekmiş. Nasıl yaa?" geyiği yaptılar. Sonra harekete geçmeye güç bela ikna oldu James;
- Cumartesi akşamı yapılacak şey mi lan bu? Karım Jane'e erken geleceğime dair söz vermiştim.
- Abi sen erken gelmek konusunda ciddi misin be? Karın bundan mı hoşlanıyor yani?
- Sikerim senin laf esprini ulan, sik beyinli ibne!
- Tamam James abi, sakin ol, olaya odaklanalım lütfen.
diye araya girdi Van der Crypter.
- Odaklanalım olaya tabii, olaya bak amına koyayım. Karı-koca kavgasını engellemeye gidiyoz. Sikerim böyle olayı!
- Dedektif James, bir sorun mu var?
dedi koduğumun Yüzbaşısı Hamilton. (artık bu noktadan sonra ben de objektif olamıyorum ama sayın okurlar :P )
- Yok bişey ya Yüzbaşım. Bi olay olmuş da, biz de odaklanmaya çalışıyoduk arkadaşlarla.
- Aferin, eğer bu birimde de sorun çıkartırsan seni benim masaya alacağım, misyoner pozisyonunda.
James hemen Ütü Masası Özel Timine hazırlanma emri verdi. Ellerinde yoğurt ve yanık merhemleriyle koştu geldi özel tim. Hep birlikte neşe içinde baskına gittiler. Yolda birbirlerine yoğurt attılar, birbirlerinin gözlerine merhem sokmaya çalıştı denyolar.

James, yanında özel tim elemanlarıyla zile bastı. Cevap yoktu. Özel timden birisi;
- Evde yoklar herhalde, başka bir zaman gelelim bari.
dedi gülerek. James;
- Korktuğunu biliyorum evlat, bu senin ilk operasyonun değil mi?
- Son operasyonum olsa ne olacak amına koyayım, bir bok yaptığımız yok ki; yanık merhemi sürüp gidiyoruz anasını satayım.
- Yaptığın işe biraz saygın olsun amına koyayım be! İş iştir, unutma bunu.
Elemanın sicil numarasını defterine kaydeden James, kapıya bir el ateş etti; kapıyı tutturamadı. Özel timden biri balyozuyla bi gömdü kapıya, kapı yere düştü. Eleman gülümsedi. James;
- Sanki biz bilmiyoduk, sok şimdi o balyozu bir tarafına. Sok bak çok hoşuna gidecek, sabaha dek güleceksin sik kafalı.
- Amirim ayıp oluyo ama. En azından yabancıların yanında yapmayın şöyle.
James içeri bakar bakmaz şok içinde kaldı. Yerde yatmakta olan adam çaresiz gözlerle James'e bakıyordu. Odadaki kadın buz gibi gözlerle, sanki odada yalnızca adamla ikisi varmış gibi bağırmaya ve elindeki bıçağı sallamaya devam ediyordu. Yerdeki adam son bir gayretle ayağa kalkmaya çalıştı, sendeledi tekrar yere düştü. Gözlerindeki yaşları silerek James'e döndü.
- Ne olur yardım edin dedektif, bu kadın sabahtan beri kafamı ütülüyor..."
Ertesi sabah James erkenden gitti merkeze, veda etti herkese. Bir hafta sonra bir internet kafe açtı, hem de çarşının tam ortasında.